Hamilelik döneminde bebeğin gelişmesiyle artan ihtiyaçlarla birlikte kan şekerini düzenleyen pankreasın insülin sisteminde oluşan dengesizlik yani artan karbonhidrat alımını vücudun tolere edememesi, anne adayının kan şekeri seviyesinde dalgalanmaya sebep olabilmektedir. Bu durum gebeliklerin %3-6’sında görülmektedir. İnsülin, hücrelere glukoz taşımak konusunda yetersiz kaldığında doğal olarak annenin ve paralelinde bebeğin kan şekeri artacaktır. Kan şekeri dalgalanan anne adayı normal bir diyabet hastası ile aynı belirtileri yaşayacaktır. Fakat bu belirtilerin hamilelik belirtileri ile karıştırılmaması gerekmektedir. Örneğin çok su içmek, sık idrara çıkmak, özellikle yemeklerden sonra uykuya dalmak, aşırı kilo almak. Her iki durumda da karşılaşılan bu belirtilerin birbirinden ayrılabilmesi için gerekli tetkikler yapılmalıdır.
Hamilelikte Yapılan Şeker Testleri
Anne adayında karşılaşılma riski yüksek olan hamilelik şekerinin kontrolü için yapılan testler iki başlık altında toplanabilir.
- Şeker Tarama Testi: Şeker riski yüksek olmayan anne adaylarına hamileliklerinin genellikle 24. ve 28. haftalarında herhangi bir zamanda 50 gr. şekerli su içirilip 1 saat sonra da kan alınması suretiyle yapılan kontrol amaçlı bir testtir. Eğer 140 mg/dl üzerinde ise OGTT yapılmalıdır.
- Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT): Şeker riski yüksek olan anne adaylarına yapılan bu test için hasta en az 3 gün karbonhidrat destekli diyetine dikkatle uymalıdır. Fiziksel aktivitesinde değişiklik yapmamalıdır ve 8-14 saat aralığında bir açlıkta olmalıdır. Bu test sırasında hasta oturur pozisyonda olmalı ve sigara içmemelidir. Açlık kan şekerine bakıldıktan sonra 100 gr. şekerli su içirilip 1’er saat arayla 3 kez daha kan şekerine bakılmak suretiyle toplam 4 kez kan alınarak yapılan bir testtir.
Bu test, biraz zorlu oluşu sebebiyle (aç gidilmesi, açken içilen şekerli suyun verdiği bulantı hissi, 4 kez kan alınması ve bu süreçte aç kalınması vs.) gerekmedikçe yapılmamaktadır. Riski yüksek olarak kabul edilen yani; Şeker Tarama Testinde normal değerler üstünde bir göstergeye sahip ise, tiroid hastalığı ya da polikistik over sendromu var ise, önceki hamileliğinde gebelik şekeri ile karşılaşılmış ise, aşırı kilolu ise, bebekte irilik varsa, amniyon sıvısı fazlalığı varsa ya da hamilelik sürecinde açıklanamayan (örneğin çok su içme) belirtiler var ise bu test istenmektedir. Çoğul gebelik ya da ileri yaşta (35-40 yaş üstü) gebelik hallerinde ise zorunlu olmamakla birlikte bu test önerilmektedir.
Hamilelik şekeri saptanan hastaların doğumdan sonraki 6 hafta içinde 75 gr oral glikoz tolerans testi yaptırmalıdırlar. Bu testte hastaya açken 75 gr glikoz verildikten sonra 1’er saat arayla 2 kez kan şekeri değerlerine bakılır. Eğer bu test normal referans aralığında bir değer gösteriyorsa 3 yılda bir açlık kan şekeri kontrolü yaptırmaları önerilir.
Hamilelik Şekerinin Tehlikeleri ve Tedavileri
Şeker Yükleme Testi olarak ta bilinen OGTT sırasında yapılan 4 ayrı inceleme kendi içinde farklı referans aralıklarına sahiptir. Elde edilen bu 4 değerin sadece 1’i kendi referans aralığına ait üst limitin üstünde çıkmışsa bu testin bir süre sonra tekrar edilmesi önerilir. Eğer 4 değerden 2’si üst limitin üstünde çıkmışsa gebelik şekeri tanısı konur. Hamilelik şekerinin tehlike arz etmesi kanda ki şeker oranın yüksekliği ile doğru orantıdadır. Eğer tespit edilen değer alt sınırlardaysa bebeğe de anneye de hiçbir zararı olmaz. Kanda ki şeker oranı yüksek ise doğumda, öncesinde ve sonrasında bazı sorunlar oluşabilir. Örneğin; bebekte irileşme ve amniyon sıvısında artış normal doğum şansını ortadan kaldırabilmektedir. Gebeliğin son döneminde bebekte insülin salınımı artar ve bu da bebekte fazla kilo alımı, akciğer gelişiminde gecikme, bazı kalp hastalıkları ve sinir sistemi hastalıkları görülebilir. Ya da bebek yüksek seyreden şeker seviyesiyle başa çıkmaya çalışan annenin insülinine ek olarak doğum esnasında şekerin hala yüksek olduğunu algılayan kendi pankreasıyla da insülin salgılayacağından bebeğin kan şekerinde ani bir düşme oluşabilmektedir. Diğer bir sık rastlanan sorunlar ise sarılık ve kalsiyum düşüklüğüdür. Anne açısından tehlikeleri ise annede aşırı kilo alımı, insülin kullanımından kaynaklanan fiziki zorluklar (kan alma, iğne batırma) ve bununla beraber gelen psikolojik sorunlar sayılabilir.
Bu hastalar 36. haftaya kadar 1-2 haftada bir 36. haftadan sonra haftalık kontrollere gelmelidirler. Hastalar günde ortalama 2000-2400 kcal/gün olacak şekilde 3 ana öğün ve 3 ara öğün ile diyetisyen önerilerine uyarak beslenmelidirler. Haftada 3-4 defa 20-30 dakikalık yürüyüşler ve egzersizler yapılmalıdırlar. Diyetin etkinliğini değerlendirmek için açlık, yemekten sonra 1. ve 2. saat kan şekeri kontrolü yapılmalıdırlar. Açlık kan şekeri değeri 95mg/dl, yemekten 1. saat değeri 140 mg/dl, 2. saat değeri 120 mg/dl üzerinde olduğunda insülin tedavisi başlanabilir.
Hastalar doğuma kadar düzenli kontrollere gelmelidirler. 40 haftaya kadar doğum gerçekleşmezse haftada 2 defa NST değerlendirmesi yapılır, ultrasonografi ile bebeğin ağırlığı ve boyutu ölçülür. Eğer bebeğin ortalama ağırlığı 4000 gr üzerinde ise sezaryenle doğum önerilir.
Bir gebelikte oluşan hamilelik şekerinin diğer gebelikte tekrarlama riskinin %60 olduğunun da unutulmaması gerekir.
Şeker Hastasının Hamileliği
Şeker hastalığı olan kadınların mutlaka hamile kalmayı planladıkları aşamada kadın doğum ve endokrinoloji uzmanlarına ve diyetisyene başvurmalıdırlar. Hamileliğin başlangıç dönemine kadar hasta kontrol altına alınmalı ve Bebeğin sinir sistemi gelişimini desteklemek için folik asit desteği de kullanmalıdır.
Gebelik süresince düzenli kan şekeri takibi yaptırması, insülin tedavisi alanların ilaçlarını düzenli kullanmaları, 3 ana ve 3 ara öğün olmak üzere günlük ortalama 2400 kcal olacak şekilde diyetlerine uygun olarak beslenmeleri gerekmektedir.
Hastalara son üç ayda yapılan ultrasonografi ile bebeğin kilo alımı değerlendirilmekte ve doğum şekline karar verilmektedir.