Atkin Diyeti Nedir?
Bernez (beyaz şarapla yapılan bir tür sos) soslu biftek, yumurta ve domuz pastırması (bakon), çedarlı (bir çeşit peynir) omlet yumurta sarılarını katmadan rokfor (bir çeşit inek sütü peyniri), ve ipeksi avokado kremli sabun gerçek kremle mi yapılıyor? Bu zengin yiyecekler, son zamanların en çok satan kitabı Dr. Atkin’in Yeni Diyet Devrimi ve Yeni Bir Sen İçin Yeni Atkinler, 2010 gibi birçok benzer kitapta bahsedilen diyete muhalefet olarak tanımlanıyor.
Atkin diyeti aç kalmadan, az karbonhidratlı besinleri tüketerek sadece kilo vermeyeceğinize, aynı zamanda sağlığınıza olan diğer faydalarının yanında kalp sağlığınızı ve hafızanızı da koruyacağınıza söz veriyor.
Bu diyet kilolu insanların çok fazla karbonhidrat tükettiği gerçeğine dayanıyor. Vücutlarımız karbonhidrat ve yağları enerji ihtiyacını karşılamak için ikisini de yakar; ancak, önce karbonhidratları kullanır. Büyük ölçüde karbonhidratların azaltılması ve daha fazla proteinli ve yağlı besinlerin tüketilmesiyle, vücutlarımız doğal olarak kilo kaybeder ve depolanmış yağların yakılması da kolaylaşır.
Şüphesiz kilo verme iddiaları olmasına rağmen – başarılı olmuş olanların kayıtları yoktur – kitap satmaya devam ediyorlar, New York’ta bulunan Alternatif Tıp Merkezi (Atkin’in kurulduğu yer) bir çok kişi kilosunu korumak, sağlık ve hastalıklardan korunmak için Atkin diyetini uyguluyor.
Atkin Diyeti Nasıl Uygulanır?
Tipik Amerikan diyetlerinde olduğu gibi sadece parçalanmasının zorluğu açısından karbonhidrat tüketimini büyük ölçüde kısıtlamak vücudun ketoz duruma gelmesine sebep olur yani enerji için sadece yağı yakabilir. Ketoz durumdaki bir insan vücudunun ihtiyacı olan enerjiyi ketonlardan alır, diğer bir deyişle bu küçük karbon parçaları yağ depolarının yakılmasıyla enerji üretimine yardımcı olurlar. Vücut ketoz duruma geçtiğinde, daha az açlık hissedersiniz ve böylece daha önce yediğinizden daha az yemeye başlarsınız. Fakat, ketoz çok az sayıdaki insanda çeşitli nahoş etkiler (solunum ritmi bozukluğu ve kabızlık gibi) oluşturabilir.
Sonuç olarak, vücudunuz karbonhidrat yakma evresinden yağ yakma evresine geçmiş olacak. Böylece tipik enerji kaynağı olan karbonhidrat bakımından zengin besinleri tüketmek veya depolarını eskiden oldukları yerlerde (göğüs altı, kalçalar, göbek, baldırlar yağ depolarının en çok görüldüğü alanlardır) bırakmak yerine, yağ depolarınız birincil enerji kaynaklarınız olur. Beklenen sonuç: kilo vermek!
Biraz daha detaylı bakarsak, bol karbonhidratlı bir öğün yediğinizde neler olduğunu düşünün. Karbonhidrattaki şeker hızlıca kan akışına ulaşır. Kan şekerinin birden yükselmesiyle vücut insülin salgılamaya başlar. İnsulin fazla şekerin karaciğer ve kaslarda glikojen olarak depolanmasına yol açar, fakat bu depolar hızlıca kapasiteyi doldurur. Bu durumda insülin geriye kalan şekeri yağa çevirir – kurtulmak için aşırı çaba harcamamız gereken maddeye.
Atkin teorisine göre, eğer vücut çok fazla insülin üretiyorsa “fazla” şeker miktarı ile baş edebilmek için vücut insüline karşı daha az duyarlı olacaktır ve sonunda, metabolik diyabet hastalığı ortaya çıkacaktır. Atkin teorisi bunun tam anlamıyla “değişken kan şekeri” olarak adlandırılır çünkü kan şekeri seviyesi aniden yükselir ve düşer.
Bu “sağlıksız bir metabolizmanın ilk adımı” “diyabetin ilk evrelerine” doğru gider. Fakat ketoz evresindeki bir vücut fazla yağı yakar ve aynı zamanda Atkin teorisine göre normal metabolik fonksiyonlar geri döner. Bu diyette yağlar geçici bir süreliğine diyeti uygulayanın kolesterollü aniden yükseltebilir, bu genellikle kısa sürelidir ve kısa süre sonra kolesterol düzeyi normale dönecektir, bununla beraber trigliserid (kan serumunda bulunan proteinlere bağlı bir çeşit lipid) seviyesi de kilo kaybına bağlı olarak dengelenecektir en azından, teori böyle söylüyor.
Birçok insana göre, günlük karbonhidrat tüketimi biyokimyasal mekanizmanın oluşabilmesi için 40 gramdan fazla olmamalıdır. Egzersiz vurgulanmadığı halde, Atkin teorisi bazı insanların bu diyete ketoz durumuna ulaşabilmek için fiziksel etkinlikler eklemelerini öneriyor. İnsanlar vitamin takviyesi almaya zorlanmalıdır, çünkü sebze ve meyve gibi kaynaklardan vitamin alamayacaklardır. Bu plan sizlere bir çok perhiz yapanın sadece hayal ettiği besinleri tüketme şansı tanıyor. Uygulamayı bıraktığınız diğer diyeler sizi depresif ve bazı şeylerden mahrum kalmış hissine itse bile bu diyetin işe yaradığı söyleniyor.
Atkin Diyetine Bir Göz Atalım:
Yediğiniz yiyeceklerin miktarlarına biraz sınır getirir, fakat; tabağınızdaki yiyeceklerin çeşitlerine keskin sınırlar çizmektense: rafine şeker, beyaz pirinç, ya da beyaz unu kısıtlar. Geleneksel olarak “zengin” kabul edilen besinleri tüketmenize izin verir: kırmızı et, yumurta, peynir ve dahası. Süreç boyunca iştahınızın azalacağını iddia ediyor. Atkin diyetinde, neredeyse tamamen saf protein ve yağ ile besleneceksiniz. Kırmızı et, balık ( kabuklu deniz ürünleri de dahil), kümes hayvanları, ve normal peynir (“diyet” peynir, krem peynir, ya da lor peyniri değil).
Tereyağı ile yemek pişirebilirsiniz, ton balığınızı mayonez ile yiyebilirsiniz, salatalarınıza zeytinyağı katabilirsiniz.
Diğer bir yandan, ilk hafta boyunca günlük üç kase çeşidi bol olan salata ya da iki kase salata ile iki – üç kase iyi pişmiş sebze yiyerek karbonhidrat miktarı kısıtlanmalıdır (günlük net 20 gram karbonhidrat, toplam karbonhidrat miktarından lifli besinleri çıkararak hesaplayabilirsiniz).
İlk iki hafta boyunca bu kurallara tamamıyla uyulmalıdır, çünkü karbonhidrat değeri düşük besinleri tüketmek (meyve yok, sadece biraz lifli yeşil sebze) sizin kilo vermeye başlamanızda önemli bir adım olan diyetin biyokimyasal aktivitesidir.
Daha sonra, lifli yiyeceklerin formunda karbonhidrat alımına verilen izin artacaktır; fakat, işlenmiş şeker, (çayla beraber ya da tatlılarda), süt, beyaz pirinç, beyaz ekmek, patates ve ya makarna gibi beyaz un içeren besinleri tüketmeye geri dönmeyin.
İki haftalık başlangıç sürecini geçtikten sonra, diyetteyken meyve, sebze, ve tam tahıllık besinleri yiyebilirsiniz.
Sonra, zaman geçtikçe, kilo verme sürecinden kiloyu koruma sürecine istenen fazla kilo verildiğinde yavaş yavaş alınan karbonhidrat miktarı artırılarak geçilir.
Sağlıklı bir yaşamın bölümü olarak egzersiz her alanda diyet sunulduğunda diyetten daha çok vurgulanır.
Atkin Diyeti Hakkında Uzman Görüşleri
Hem Amerika’da hem de diğer ülkelerde, Atkin diyeti uzun süredir tartışılıyor.
Atkin diyetini anlatan uzmanlardan biri 2002’den beri yapılan birçok çalışma Amerikan Kalp Topluluğu, Ulusal Sağlık Enstitüleri ve Filedelfiya Gaziler İdaresi tarafından desteklendiğine ve bu çalışmaların birçok düşük karbonhidratlı diyetlerdeki faydaların görüldüğünü gösterdiğine işaret etmiştir. Ancak, bu durum özellikle Atkin diyetine benzer bir diyetle kilo verildiğine dair başarılı sonuçlar alındığında, diğer diyetlerin kilo verdirme oranları ile karşılaştırılması gerektiğini söylüyor.
Fakat birçok sağlık uzmanı tedbirli davranıyor. Pensilvanya Üniversitesi’nde kilo ve yeme bozuklukları programı klinik şefi Gary D. Foster. “Atkin diyeti daha çok test edilmesi gereken geçerli bir seçenek,” diyor ve devam ediyor, “Atkin diyeti kilo verme açısından işe yarıyor. Eğer kilo vermek istiyosanız, evet, işe yarıyor. Eğer trigliserid ve HDL kolesterolünde gelişim arıyorsanız, evet, işe yarıyor.”
Fakat Foster, tıpkı diğer uzmanlar gibi, diyetin uzun vadede güvenilebilir olduğu konusunda kaygılı.
Denver’deki Colorado Üniversitesi’nin Sağlık Bilimleri Merkezi’nde genel klinik sağlık merkezi yöneticisi olan Robert H. Eckel, MD de bu düşünceye katılıyor.”Atkin diyeti hakkındaki endişelerimiz şu soruyu akla getiriyor: Bu diyet kilo vermek için mi yoksa mevcut kiloyu korumak için mi etkili? Kalp problemlerine yol açabileceği konusunda endişeleniyoruz. Bu diyetin kalp rahatsızlıkları, kalp krizi ve kanser gibi rahatsızlıklardan koruyup korumadığı üzerinde çalışıyoruz. Kemik kaybı ve karaciğer ya da böbrek problemi olma ihtimali taşıyan insanların bu diyetle yüksek miktarda protein almasıyla yaşanabilecek bir sorun yok,” diyor.
Amerikan Diyet Topluluğu da Atkin diyeti hakkında düşünceli. Long Beach’teki Kaliforniya Devlet Üniversitesi beslenme profesörü ve topluluğun bir önceki sözcüsü olan Gail Frank, PhD, “vücut etkili ve sağlıklı bir biçimde fonksiyonlarını devam ettirmek için minimum karbonhidrata ihtiyaç duyar günlük 150 gram kadar,” diyor. Bundan daha az karbonhidrat alındığında, normal metabolik etkinlikler bozulur.
Frank, “beyin etkili bir biçimde çalışmak için glikoza ihtiyaç duyar ve beyinde yağların ve proteinlerin parçalanması çok uzun zaman alır,” diyor. Karbonhidratlar, özellikle sebze, meyve ve tahıllarla alınanlar, daha çabuk bir şekilde glikoza dönüştürülür. Frank’a göre, uzun bir sürede glikoza dönüşen besinlerdense bu beyin fonksiyonlarının sağlığı açısından daha etkilidir. “Meyveler ve üzümgiller ilk insanların sadece protein almaktansa daha düzenli beslendiklerinin en büyük göstergesidir, ayrıca bunu tamamen psikolojik olarak değiştiremeyiz.”
Penn Devlet Üniversitesi’nde Beslenme departmanı Guthrie bölümünde volumetrik (hacimsel) yazarı Barbara Rolls, PhD, “Hiçbir çalışmada, hiç kimse Atkin diyetinde kalori sınırlandırması dışında dikkat çekici bir şey göstermedi. Diyet oldukça kuralcı, kısıtlayıcı ve normalde yediğimizin yarısı kadar yememize müsaade ediyor,” diyor. “Sonunda yağ, protein, karbonhidrat, kalori olmayacak. Daha az yiyerek, herhangi bir şekilde kilo vereceksiniz; fakat, bu sağlığınız açısından faydalı olduğu anlamın gelmez.”
Önerilen Yiyecekler
Atkin diyeti yüksek proteinli, bol yağlı olan birçok hastalığa sebep olabilecek besinleri öneriyor, özellikle toplumun büyük bir kesimi kalp hastalıkları riski taşıyor. Dahası, birçok uzmanın meyve ve sebze tüketiminin çalışmalarında sağlığa olan faydalarından bahsetmesine rağmen, yüksek miktarda bu besinlerin tüketimine izin vermiyor.
Kaynak: http://www.webmd.com/diet/atkins-diet-what-it-is